Karayemiş’in Hasan’ı, Köyümün Çıngırakları’nın Nurdan ablası, Yirmi Birinci Yüzyıl’ın “ağır yarası, kendini gösterme çabası,” Dönüşüm’ün Selim’i, Çınarlar Tepesi’nin Efsun’u, Çorakların Nazım’ın Süleyman’ı, Bulutların Üstünde’nin Ali’si, Fırın Kurusu’nun Ahmet amcası ve onun “Yıkılsa bu betonlar yeşertir miydi toprak anayı?” sorusu, Doğa da Konuşur’un küresel ısınması, Yıllardan Kalanlar’ın 2070 yılı Anadolu’su, Sarı Papatya’nın “Çünkü insan en çok kendi ölümüne ağlardı” cümlesi, Tohum ve Hayat’ın kuruduğu söylenen Karşıbağ’ı, Lacivert Deri Çanta’nın yanında duran sandık, Kırmızı Ayakkabılar’ın Kemal’i, Süreyya’sı, Ürgüp’te tabelasında kırmızı ayakkabılar olan kafesi, Sahne’nin Memed’i, Tavuklarıma’nın lavanta kokusu, Köyden Kente’nin oteli, Öze Dönüş’ün Özden’i ve Seyyah’ı, Çevre Muhafızları’nın Meşe’si, Eve Dönüş’ün Sarıkız ineği… Hepsi artık bizlerle.
Yirmi genç Türkün kalemlerinden/klavyelerinden değil, yüreklerinden ve zengin dimağlarından çıkan bu güzel öyküler hep yaşayacak. Gelecek kuşaklar bunları okurken şunları söyleyecekler: “Taa o zamanda bu pırıl pırıl genç Türkler yazmış her şeyi.” diyecekler. “İyi ki de yazmışlar, yazarak tarihe not düşmüşler. Kendilerinden sonra kimsenin tadamayacağı renkleri, kokuları, korkuları, acıları, sevinçleri, ikilemleri bizlerle paylaşmışlar. Ne de güzel yapmışlar!” diyecekler.
Çevre – İnsan ve Geleneksel Yaşam üzerine genç yazarların kalemlerinden seçilmiş öykülerin derlenmesiyle oluşan bu kitap, Kapadokya Üniversitesi Yayınları tarafından sizlere sunulmuştur.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.